tag:blogger.com,1999:blog-72969423527942655732024-03-13T04:54:32.023-07:00Begbie's LifeYeri ve zamanı geldiginde, varolmak bilmeyen denemelerimi sığdırabileceğim sayfacık.Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.comBlogger28125tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-4549218188449074812014-02-24T15:55:00.001-08:002014-02-24T17:02:49.640-08:00.sudden<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;">" Sen beni
bosuna hic kalbinin oralara koyma.."<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<br /></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;">Anlik yasamak
neyse de kendim kadar umursamaz bir insana daha rastlamadim hayatimin su son 8
yilinda hani. Malum hizli geciyor zaman, yapacak bir sey yok. Isin ilginc
tarafi, dogru – yanlis, hakli –haksiz her sekilde her biri benim. Bir anlik bosalmalarimi da saymazsak
sanirim pek sikinti yasadigim da soylenemez. Demek istedigim, mutlu olduklarim
agir basiyor olsa gerek halen devam edebiliyorum bazi seylere. Farkli zaman
dilimlerinde apayri iki insan oldugum gercegini ne yapacagiz bilmiyorum ama;<i> la
la la la ben de boyleyim la la la la hep de boyleydim. </i><o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;">Deneme
yazmayi ozledim mi ona bile karar veremedim su ilk paragrafta ama gercekten
insani rahatlatiyor diye dusunurdum eskiden. Uc bes gozyasi falan; oh kafa
rahat, yalnizken tabii. Simdiyse, never & ever dedigim hareketleri yaparken
buluyorum kendimi sirf sakinlesecegim diye. Bir de sey var hani: harekete
geciren seyler.<o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;"><i>Hayat ne ki
sonucta, anlik bir bulusma</i> mi acaba? Yoksa gercekten de iz birakir mi insanlar
o anlarda? Fazla dusunmemek en mantiklisi. Du-sun-me-ye-cek-sin. Yoksa bir
bakmissin hindi de erdi sonun.. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;">Peki siz
gercekten geldiginiz gibi gidebilir misiniz? Hani ben tak</span><span style="font-size: 8pt; line-height: 107%;">ilip kalmayin desem
de, bazen haketmedigini dusundugumuz seyler yapariz insanlara. Sadistlik mi
desek kendimiz pek memnun da sayilmayiz bu durumdan aslinda ama bazen ucup,
kurtulamazsiniz her seyden. Onlar da kurtulamaz, icimizde bir yerlerde kalirlar.</span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;">Her seyi bir kenara attigimizda peki, kendi
hayatimizdan yedigimiz bosunaliklar bizi ilgilendirir, ya baskalarindan
aldiklarimiz? Istersen, dusunme iste. Sorgulanmazsin da belki. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;"><br /></span></div>
<div class="MsoNormal">
</div>
<div class="MsoNormal">
<span style="font-size: 8.0pt; line-height: 107%;">Ruhum.<o:p></o:p></span></div>
<b><br /></b>
<b><br /></b>
<b><br /></b>
<b>Begbie..*</b>
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-UDUY6OA7tvM/UwvcXkoUs9I/AAAAAAAAAHk/ot8jT-8hEjE/s1600/114664339159_eCUyyv6t_l.jpg" imageanchor="1" style="clear: left; float: left; margin-bottom: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="http://3.bp.blogspot.com/-UDUY6OA7tvM/UwvcXkoUs9I/AAAAAAAAAHk/ot8jT-8hEjE/s320/114664339159_eCUyyv6t_l.jpg" /></a></div>
Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-27070931680044656752012-03-28T19:24:00.002-07:002012-03-28T19:30:22.094-07:00.manifest of exhaustionMerhaba bomboş sayfa, merhaba yeni bir gün. Bakıyorum ki saatlerimiz beşi gösterirken, açıkçası bu bana pek bir şey ifade etmiyor. Tabii, bazı şeyler beni düşünmeye sevk etmiyor değil. İstediğim çok şey var, uzun vadeli planlarım ve almaya çalıştığım kararlar peşimi bırakmıyor. Ancak yapılacak şeylerin çokluğu beni yıldırmaya çalışmıyor da değil. Nasıl bir bıkkınlıktır ki bu; aylardır bir kelime bile kendimi ifade etmeye harcamamışım doğrusu. Sıkıntı bende mi, hayatta mı yoksa hayatla olan kavgamda mı halen çözebilmiş değilim.<br /><br /><br />Kendimi boşlukta hissettiğim zamanlarda, hangi amaca doğru sürüklendiğimi merak ediyorum. Bu karşımda özleyecek bile birini bulamamaktan mı kaynaklı yoksa neyi daha çok önemsediğimle mi halen anlam veremiyorum. Sonra, an geliyor ki etrafımdaki insanları tanıyamadığımı düşünmeye başlıyorum. Bazen de elim herhangi bir teknolojik cihaza gitmiyor ki; iletişim kurmama yardım etsin. Ne kendimle, ne kaybettiklerim ne de erişemediğimi düşündüklerimle.. <br /><br /><br />Uyku gelsin istiyorum ki salak rüyalarıma dönebileyim, yorulmaktan yorulduğumu hissediyorum. Gerçekten, böyle bir fiil mevcutmuş; benden söylemesi. Arada zamanı yetiştiremediğim durumu da var tabii. Kişisel zevk diye bir şey kalmadı bende. Hayır, istediğim gerçekten fazla bir şey değil ki; <br />- Hiçbir şey yapmamak. Sadece 1 haftacık, evimde hatta yatağımdan çıkmasam bile olur. <br />Sanırım fazla gelen <span style="font-style:italic;">kimseyle görüşmemek isteyişim</span> yoksa çoktan halledilirdi değil mi ama?<br /><br /><br />Yazının bile devamını getiremeyecek kadar yorgunken; hayat beni ne kadar bekler ki?<br /><br /><br /><a href="http://1.bp.blogspot.com/-IXNX7GUJnCU/T3PI_xgcIeI/AAAAAAAAAHI/Fi6jg_iNVqQ/s1600/120811-073635AM_tumblr_lvvba1Z2Kc1qz6f9yo1_500.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 334px; height: 400px;" src="http://1.bp.blogspot.com/-IXNX7GUJnCU/T3PI_xgcIeI/AAAAAAAAAHI/Fi6jg_iNVqQ/s400/120811-073635AM_tumblr_lvvba1Z2Kc1qz6f9yo1_500.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5725140549264744930" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-35139048851426635662011-12-14T10:50:00.000-08:002011-12-14T10:52:59.225-08:00.rubik's cubeİnsanın kendi kritiğini yapmaya çalışması gerçekten büyük sıkıntı. Ne kadar tanımını becerebilse bile sonuç çözüm üretmeye geldiğinde veya uygulamaya çalışmaya yapılması çok elverişli durmuyor, bu da sırf kendi bencilliğimizden. Kararsızlık bir yere kadar denilen zamanlarda bile susmak neyi gösterir? Tepkisiz kalmak istemezken hem de..<br /><br /><br />Hani bırakıp da gidemediğiniz anlar olur. Bir şeyler yapmanız gereken, bunu düşündüren, sizi buna iten. İşte bu zamanlarda bile, halen donuk kalabiliyorsanız gerçekten yaşadığınızı sorgulamalı mısınız? Hisleriniz, uzun zaman önce terk etmiş midir sizi? Sorular kafanızı kurcalarken, bunca boş bakışlar niyedir?..<br /><br /><br />Konuşmanın bir yerinde; kendi doğanın nasıl olduğunu açıklamaktan bıktığında, anlamlar yüklemenin anlamana yardımcı olmadığını karşındakine anlatmaya çalışmanın eline bir şey geçirmeyeceği gerçeğini nasıl daha açık bir şekilde ifade edebilirsin ki? Durumlar hep aynı, yalnızca izah etmeye çalıştığın kişiler farklılık gösterirken olayın ironik yönünü mü düşünmelisin; yoksa işin içinden nasıl çıkacağını mı? Er ya da geç yanından kaçacakları gerçeği her ne kadar moral bozucu olsa da kimse Rubik Küpü misali birisini çözmeye uğraşmadı, uğraşmaz. <br /><br /><br />Sosyal ilişkilerinde bu kadar zıtlığı barındıran bir kişiyi daha bulabileceğimi sanmıyorum. İşin kötü tarafı ne yapılabileceği hakkında bir fikir de yürütemiyorum. Bunun birilerinden kalan bir lanet olduğuna inanmak gerçekten acizlik midir? Bir şeyler artık aleni bir şekilde ortadayken neydi benim suskunluklarım? Sorumluluklardan kaçmak mıydı, “o”ndan kaçmak mıydı?.. Yoksa kaçanın ben olmadığım gerçeği miydi? Gerçekler bu kadar değişken bir haldeyken, kendi doğrularımızın ve yargılarımızın ne gibi bir önemi olabilirdi ki? Yalnızca bu kadar komplex biri olmamayı dilerdim. Hüzünlerimi bile sınıflandıramaz oldum..<br /><br /><br />Kırılganlıktı sanırım tek derdim. Ne karşımdakileri üzmek, ne huzurunu kaçırmak ya da güvenini yıkmak.. Bazı şeylere karşı sırt çevirmek değildi benimki, altında yatan sebebi anlamadan kaçmak olarak nitelendirilmemeliydi. Kendini düşünmek bu olmamalıydı çünkü kararsızlıklarımın başlıca sebebi; kimsenin incinmesini istememekti, benim gibi.<br /><br /><br /><br /><br /><br /><span style="font-weight:bold;">Begbie..*</span><br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/-3nqNXpiXJX8/TujwR03q_RI/AAAAAAAAAG8/VDWwPvF5s9g/s1600/tumblr_lu913yexZM1qgz67oo1_1280.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 308px; height: 400px;" src="http://4.bp.blogspot.com/-3nqNXpiXJX8/TujwR03q_RI/AAAAAAAAAG8/VDWwPvF5s9g/s400/tumblr_lu913yexZM1qgz67oo1_1280.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5686058718595841298" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-51498508882473363882011-11-10T16:00:00.000-08:002011-11-10T16:02:20.554-08:00.now and thenBazen küçük, mutlu, aptal olan kız benim. Bazen kimseye zararı dokunmayan, kendi halinde, kolay kandırılabilen. Bazen saflık boyutunda olamayacak kadar salak ve çoğunlukla kararsız. Bunların sonucunda koskocaman bir güven problemine sahip olan da benim. Ben kim miyim? Sokakta gördüğünüz zaman üstte saydıklarımın hiç birini beklemediğiniz şahısım. Belki hep mutlu olduğumu düşünmüşsünüzdür. Sorarım size her daim mutlu olmak mümkün mü? Bence değil. Üzgünüm; insanlar kırıcı, insanlar kırılgan.. Bunları bildiğinizi ben de biliyorum elbet. Benimki paylaşma isteği yalnızca; halen kaybettiğim huzuru bulmuş değilim de. Kim bilir nerede uykuya dalmıştır, bensiz.<br /> <br />Hani bir şeyi çok istersiniz. Sonucunu bilirsiniz; ama ortasını göremediğiniz için bir belirsizlik içinizi kaplar ya, “ acaba? “ lardan oluşan. Zihninizi kaplar, bulandırır.. Hiçbir sonuca vardırmaz. Şartlar, şahıslar, zaman.. En başta zaman, her şeye karşıdır ya hani. Denemek için bile yorulmuşsunuzdur kimi zaman. İnsan denemekten yorulur mu? Sonucunu değiştirmeyeceğini bildiği için, belki. Arzular, bazen hiçbir anlama gelmez. Bazı şeyler önünü alamadığımız mutsuzlukları beraberinde getirir.<br /> <br />Fazla düşününce, alacağın sonucun süresini hızlandırmıyorsun. Yalnızca kendi sorunlarını genişletip, kendini yormuş oluyorsun. Yalnız böyle dediğime de bakmayın, ben aksini beceremeyenlerdenim.<br /> <br />Kararsızlıklarım önüne geçemediğim su götürmez bir gerçek. Aslında kim olduğuma dair, beni anlatacak bir kaç kelimeye bile sahip değilim. Henüz kendimi ifade edemezken, insanların benden karar vermemi beklemeleri oldukça yersiz ve gereksiz. Sıkboğaz etmekten başka bir şeye yaramıyor doğrusu bu da ters tepki yaratıyor anca.<br />Evet, tam olarak dürüstüm demiyorum ama yalancı değilim. Bazı şeyleri göz ardı etmek tamamen farklı bir olay. Duygularımı anlatamamamın bir sebebi de kafamdaki sorular, şahıslar. Ya da daha açık davranmam gerekirse tek bir şahıs. Her şey “ o “ nda bitiyor gibi görünmüyor olabilir; ancak ne yazık ki öyle. Öyle bir çıkmazdayım ki, tüm çıkışlara geç kalmış durumdayım.<br /> <br />Ufacık, minicik kalıp; her şeyi arkamda bırakmak isterdim. Anlaşılan o ki; halen becerikli olduğum özellikleri keşfedebilmiş değilim. Arkadaşlık, dostluk belki.. Onun içinde insanların bahanelerini ardında bırakmaları gerekmekte. Zor değil ancak bu da göreceli. Benim için zor değil; senin için güç bela başarılabilir..<br /> <br />Bir süredir ne hissettiğimi tanımlayamaz haldeyim. Anlaşılan o ki; olan biten her şeye yabancılaşmışım. Nedendir bilinmez donuk bir halde bir şeyleri yürütmeye çalışıyorum. Tek ve belli bir isteğim mevcut, bunun dışındakiler fotoğrafın flu kısmını oluşturmaktan başka bir şey ifade edemiyor. İstiyor muyum derseniz, evet hayatımda bir farklılık arayışındayım ama bunun öncesinde bir yerlerden devam edebilmek istiyorum. Becerebiliyor musun derseniz; eğer öyle olsaydı sizce bu yazıyı yazar mıydım?<br /> <br /> <br />Begbie..*<br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/-F5qSxlrSrjk/Trxl6rNkLsI/AAAAAAAAAGw/o6dfF60UoeQ/s1600/053111-073812AM_tumblr_lf8ruavimg1qg3ttqo1_500.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="http://1.bp.blogspot.com/-F5qSxlrSrjk/Trxl6rNkLsI/AAAAAAAAAGw/o6dfF60UoeQ/s400/053111-073812AM_tumblr_lf8ruavimg1qg3ttqo1_500.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5673521689286422210" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-26136763277745356912011-09-24T03:52:00.001-07:002011-09-24T03:52:45.833-07:00formspring.meHow can I help what you think? <a href="http://formspring.me/begumakca" target="_blank">http://formspring.me/begumakca</a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-8920378941996483262011-09-22T14:35:00.000-07:002011-09-22T14:40:35.333-07:00.the near distant, the distant nearElinizde olmadan öfkelendiğiniz, kızdığınız, bağırıp çağırmak istediğiniz; bazen de sarılmak, birlikte olmak ve gülücüklere boğmak istediğiniz insanlar, anlar olur ya. Evet, fazla çocukça gelebilir ancak ne yapalım zaten 17 yaşındaki insan aklı başında olur mu ki? İşte şimdi o andayım. Şimdi sana yakınım. Dün uzaktım, bir altı saat sonrası için ise belirsizim. Kadran bir tık ilerlediği her an yeni bir duygu zincirlemesine sürüklüyor beni. Üzülüyorum; işin kötü kısmı yakın hissettiğim anda gideceğim gerçeği. Ne kadar ironik değil mi? Kararlarım bile en dengesiz anlarda dönüp gafil avlıyor beni.<br /> <br /> <br />Bitti , dediğin zamanda biter mi gerçekten her şey? Çivi çiviyi söker mi sahiden? Bence sökmez, iki yanlışın bir doğru etmediği gibi. Elde iki mutsuz insan varken birini daha mutsuzluğuna ortak etme lüksüne sahip değilsin, olmamalısın. Bak yine uyuyamadım işte. Yaşamsal fonksiyonlarımdan hiç mi hiç memnun değilim ama nafile. Tüm gününü bir kase çorbayla geçiren tipler olur ya; onlara benzedim iyice. Aslında ben seni çorba gibi sevdim. İçini ısıtmanı istedim. Ne var insanlar çorba gibi sevemez mi? Bence gayet de mantıklıydı hani.<br /> <br /> <br />Şakaların acıtırdı çoğunlukla beni. Çekilmez bir insan oluverirdim. Elimde değildi. Nevrotikliğim burdan gelirdi belki. Şimdi içimde olayların trajikomik taraflarına aldırmadan gitmem gerektiğini sindirmeye çalışıyorum. Hiçbir şeyin farkında değilmişim gibi davranmak en iyisi. Ne de olsa varış noktasındayken her şeyin farkında olacağım.<br /> <br /> <br />Mutsuzluk her daim var olan bir duyguydu. Yalnızlık, yeni yeşermekte. <br />Yeni bir şehir, yeni bir yuva, yeni kararlar.. Farklı bir hayat.<br />Ne çok bekleyenim varmış aslında. Benim mutsuzluğuma ne derler acaba?<br /> <br /> <br /> <br /> <br />Begbie..*<br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/-SLferj58VV0/TnuqnIhAyaI/AAAAAAAAAGo/Na2StP7DEvY/s1600/facer%252Cbeauty%252Clandscape%252Cprofile%252Csilhouette%252Cphoto-69a3c4d5382588b0254622697ab5bb7f_h%2B%25281%2529.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="http://2.bp.blogspot.com/-SLferj58VV0/TnuqnIhAyaI/AAAAAAAAAGo/Na2StP7DEvY/s400/facer%252Cbeauty%252Clandscape%252Cprofile%252Csilhouette%252Cphoto-69a3c4d5382588b0254622697ab5bb7f_h%2B%25281%2529.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5655301346371357090" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-35435489932289567732011-06-22T15:04:00.000-07:002011-06-22T15:07:00.252-07:00.miseryKapalı kutular ardına gizlenmiş korkularımız gün yüzüne çıktığı zaman her şey için çok mu geç kalınmıştır? Acı, somut halde katlanılabilirliği olan bir duygu oysa. İçimizde bir yerde gerçekliğini kanıtlayamayacağımız bu hissi nasıl tarif edebiliriz ki?<br /> <br /><br />Geriye baktığımda, kimsesiz cümlelerinin ardından gizlenenleri ve daha fazlasını bilmek isterdim. Tıpkı çehrende saklı olan tüm ifadelerini ezberlediğim gibi.<br /><br />Alfabem olmanı, tüm noktalarına aşina olabilmeyi, bir araya geldiğimizde anlamlar yüklenmeyi isterdim.<br /><br /><br />Olmadı.<br /><br /><br />Olamazdı da zaten. Henüz senin için bir mana yüklenememişken benimki yere çakılmaya mahkûm bir kuşun boşa kanat çırpınışlarından ibaretti.<br /><br /><br />Ne var ki zaman önüne yüklediği gibi parça parça savurdu hepimizi.<br /><br />Kutularımız açıldı, yüzleşmeye başladık birer birer gizlerimizle.<br /><br />Kimilerine güzel bahaneler açığa çıktı, kimileri olduğundan da fazla ifadesizleşti.<br /><br /><br />Açıklamaların havada uçuşması beklenilirken, birbirimize donuklaştık. İçimize kapandık, belki de gerek duymadık.<br /><br /><br />Yitirilenler adına umarsızca davranışlar sergilemek istemezdim; ancak beceremedim. Birazcık inansaydım belki değişirdi ama hep belkiler de saklı kaldı gelecek. Yaşanılan hayat kırıklıkları tüm inancımı aldı, götürdü.<br /><br />Sarılışında bir daha bırakmayacağını hissetmek isterdim, dokunuşunla yeniden doğmayı..<br /><br />Boşlukta asılı kalmakla yetindim.<br /><br /> <br /><br /> <br /><br /><span style="font-weight:bold;">Begbie..*</span><br /><br /> <br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/-MEG5ZGjHxUs/TgJnY6FGamI/AAAAAAAAAGg/XLTn9McmJo0/s1600/4036843383_a9dfddf3ea.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 266px;" src="http://2.bp.blogspot.com/-MEG5ZGjHxUs/TgJnY6FGamI/AAAAAAAAAGg/XLTn9McmJo0/s400/4036843383_a9dfddf3ea.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5621168962516970082" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-86093923054885235752011-06-01T05:28:00.000-07:002011-06-01T05:32:29.453-07:00.wryGüven, onlarca kirişten oluşan bir gökdelen gibi içimizde bir yerlerde. Her zaman orada ve orada kalacak olan belki de. Çevremizdeki inandırıcılık potansiyelleri yüksek olan birçok insandan kaynaklı depremlere maruz kalsa da toparlanmaya çalışan, ayakta kalma güdüsünü kaybetmeyen duygumuz.<br /><br /><br />Frekansımızda neysek, hayatta da oyuz birçok görüşe göre en azından. Hangi olumlu - olumsuz dalgaları yayıyorsak, o gruptan insanları çekiyoruz. Tıpkı birer mıknatıs gibi ve evet, genellikle sonunda demir gibi sağlam olan hep karşı taraf oluyor.<br /><br /><br />Farklıyı arıyor olsak da, bu ruh haliyle zor görünüyor. Ani çöküntülere maruz kalabilecek kadar kırılganızdır, kim bilir. Bir yerlerde kendimi salak gibi düşünmemi engelleyecek biri varsa da ona selam olsun. Çok geç kalmış olabilir, birçok insan gibi hislerimi aldırmaya az kaldı.<br /><br /><br />Hayatta kaybetmek istemiyorsan, anlayışlı olmayacaksın. Gerçi neye göre, kime göre kaybın o apayrı mevzu. Diyecek söz bulamadığın zamanlar olur ya hani. Şaşırırsın. Daha kaç defa aynı hayal kırıklığını yaşaman gerekecektir acaba? Daha ne kadar incinmen gerekir unutmamak için?<br /><br />Belki de unutmaya çabaladığındandır. Bunu da becerememişsindir.<br /><br /><br />Yapmayacağını düşündüğün şeyleri, yapmaya başladığın zaman ters giden bir şeyler var demektir. En kötüsü samanlıkta iğne aramanın bile, nedensiz çöküntülerin sebebini bulmaktan daha kolay olduğunu bilmektir çoğu zaman.<br /> <br /><br />Sorunlar, bitmek bilmez. Zamanımız az.<br /> <br /><br />Sıkıntı, artık şaşıramayacak kadar buruk olmamda.<br /><br /><br /> <br /><span style="font-weight:bold;"><br />Begbie..*</span><br /><br /> <a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/-kiXGtd_RwMs/TeYw3zdygrI/AAAAAAAAAGU/Mp9QxocJGk8/s1600/dusdin_condren_9.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 390px; height: 400px;" src="http://2.bp.blogspot.com/-kiXGtd_RwMs/TeYw3zdygrI/AAAAAAAAAGU/Mp9QxocJGk8/s400/dusdin_condren_9.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5613227720829993650" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-30220252829366368112011-04-19T15:23:00.001-07:002011-04-19T15:23:50.368-07:00.so, what's nextYalnızca somut zıtlıklarda karşılaşılmaz, ikilemlerle.<br />Tek bir nedende bile bulabilirsin çoğu zaman karmaşık ruh halini.<br />Hatta büyük olasılıkla tek bir şıkka indirmek de bu seçenekte daha zor gelir. Elinde kalacak olan büyük bir hiç ya da var olandır çünkü. Hoş değil hem de hiç hoş değil.<br /><br /><br />İnsanlar ve belirsizlikleri, ayrılmaz ikililerin başında gelmekte. Ne kadar ufak ya da büyük olsalar da değişmeyen tavırlar vardır. Bu da onlardan biri.<span style="font-style:italic;"> Denge, mükemmelliğin kefili.</span> Tutarsızlık tam bir karmaşa. Aman almayayım. Borçlu kalmaya razıyım, karışıklığa mahal yok.<br /><br /><br />Çok fazla yarım kalıyoruz, yarıda kalıyoruz. Sonunu merak ettiğimiz ancak tamamlamaktan usandığımız deli olaylar var. Bazen çabalarımızın anlamsızlığını sindirip yine de devam ettiğimiz bazen de üzerimizdeki rehavet sonucunda parmağımızı bile oynatmadığımız oldukça çok mesele var, çoğunlukla yarım kalan..<br /><br /><br />Yırtılması kolay, kesiği can yakar kâğıtların. İstemediği halde insanlar, hikâyeler çoğu zaman duygular tarafından tecavüze mahkûmdur. İzler kalır karşılıklı. Belli bir forma sokmaya çalışsanız da nafile. Düşünceler havada asılı kalamaz artık. İmgeler karmaşık. Cümleler kısa. Benim ağzımdan çıkmadı hiçbir zaman. Kelimelerim kalemimin ucunda saklı. Henüz yaşamadıklarımız. Çoğunlukla yalnızlıklarımız. Ondan çok şey öğrendim ama sözcükler her daim derinlerdeydi. Ben hep savruldum. <br />Sokrat’ın maiotik yönteminden daha iyi ne anlatabilir ki? <br />Benimkiler 44 + XXX kimlikli. Dibine kadar dişiliğe boğulmuş harflerim, kalıbı bozuk yalnızca..<br /><br /><br />Yalın-ız. Ne kadar inandırıcı? Basit, sade, gerçek, uzak, sen. Aklıma yoksunluk takılır. Bunların her biri bir çemberin noktalarını oluşturmakla hükümlüdür; ancak sorun merkezinin bulunamaması. Çözüm yolu yok gerçi dert değil. Neyimiz sonuçlanmış? Neyimiz tam ki?<br /><br /><br />Umursamazlık; başarısızlığında sandığımızdan çok daha fazla bizi incitebilecek tek şey belki de. Yolunda gitmeyen durumlar ortaya çıktığında başvurabileceğimiz bir çıkış yolu çoğu zaman. Hislerimizden kopup giden insanlığımız..<br /><br />Sabır uzun zamandır bir erdem ifadesi değil; sizi kandırmışlar bunca sene. Bir iş ne kadar çabuk sonuca bağlanırsa – iyi ya da kötü – o kadar hayatına kolay devam etmene yardımcıdır. Aceleci davranmak değil benim derdim. Yalınlık ve ardında getirdikleri mühim olan.<br /><br /> <br /><br /><span style="font-style:italic;">Peki, sırada ne var?</span><br /><br /> <br /><br /> <br /><span style="font-weight:bold;">Begbie..*</span><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/-2muTItKPG6I/Ta4K1trw_jI/AAAAAAAAAGM/54moJaUdTdM/s1600/303827.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 238px;" src="http://3.bp.blogspot.com/-2muTItKPG6I/Ta4K1trw_jI/AAAAAAAAAGM/54moJaUdTdM/s400/303827.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5597423304780611122" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-36852013238097884052011-04-04T14:02:00.001-07:002011-04-04T14:04:24.847-07:00.i read a man that changed my lifeKüllerinden doğan bir kuş, Anka. Biraz ben; belki biraz da sen.<br /><br />Yıkıntılar arasında kendimi bulmaya çalışırdım, bu sefer olmadı. Sadece ben değildim, bu enkazı paylaşan. Hayaller, umutlar çok uzak şimdi. Yerine bir yorgunluk edası almış, bırakmıyor yakamı. Yaşlandım diyorum. Henüz 17 yaşındayım ama ruhum çıktı, gitti bedenimden. Nereye ise, kim bilir? Ben onun gibi olamıyorum. Sonunu göremediğim yerlere başımı alıp gidemiyorum. Ancak hep var içimde bu terk etme arzusu. Çok yakında, simasını ilk kez gördüğüm biriyle aramda ufak bir konuşma geçecek, elime huzura çeyrek kala biletlerinden bir çift verecek. Benimkisi kesildiği an diğeri yok olup gidecek. Belki de bir başıma adını bile bilmediğim bir yeri mesken edineceğim. Geride bıraktıklarıma arkamı dönüp bakar mıyım? Kim bilir.. Sen bakmamıştın.<br /><br />Şimdilik bunlar yalnızca birer ütopya<br /><br />Yeniden hayata bağlanmayı çok düşündüm. Çevreme yabancılaşmasaydım belki başarabilirdim. Dostlarım (!) bile benden yana değil ki. Elim kolum bağlanmış. Kendinizi bir yere ait hissetmediğiniz zamanlar vardır hani. Bu sefer buhranımı da adlandıramaz oldum. Sürekli aynı ortamdan, aynı muhabbetlerden bir tek ben mi bıkmışım yani. Hala nefes almamı istiyorsanız; boş sohbetlerinizi kendinize saklasanız ya.<br /><br />Yapmanız gerekeni hatırlatayım: Kendinizi tekrarlamaktan vazgeçin! Yeni hiçbir şey yok.<br /><br /><br />Siz kaçmadığınız sürece peşinizi bırakmayan huzursuzluk güdüsü, insan ilişkilerinizi etkilemeye de başladıysa hele büyük sıkıntı. Birden bambaşka çekilmez bir insan olabiliyorsunuz. Aslında altında yatan sebep yabancılaşmanız ise bu kendinize mi yoksa çevrenize karşı mı? Ya da her ikisi de mi? Bunun nedeni o mu yoksa ardında bıraktığı izler mi?<br /><br /><span style="font-style:italic;">“ <span style="font-weight:bold;">Alice:</span> Where is this love? I can't see it, I can't touch it. I can't feel it. I can hear it. I can hear some words, but I can't do anything with your easy words. “<br /></span><br /> <br /><br />Bütün cevapsız sorularımı sana mal edebilirdim. Tüm güvensizliklerimi sana bağlayabilirdim. Bunları yapsaydım belki büyümeden kalabilirdim. Ancak isteğim bu yönde değildi.<br /><br />Yalnızca bazı sorunlarımın cevabı olabilirdin. Onda da açıklamadan ziyade bırakıp gitmenin daha kolay olduğu aşikârdı.<br /><br />Bazı şeyler havadaki toz zerrecikleri kadar önemsiz olabilir. Bilmeni isterdim kader çoğu zaman hoşlandığımız şeyleri karşımıza çıkarmaz. Mesela senin arkadaşınla beni karşılaştırmadığı gibi..<br /><br /> <br /><br /> <br /><br /><span style="font-weight:bold;">Begbie..*</span><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/-q47QvK-UCec/TZoyBtMMFrI/AAAAAAAAAGE/c0q3G84cy_Y/s1600/011611-115829AM_tumblr_lf4em6FMZv1qzqsmno1_500_2.png"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 266px;" src="http://3.bp.blogspot.com/-q47QvK-UCec/TZoyBtMMFrI/AAAAAAAAAGE/c0q3G84cy_Y/s400/011611-115829AM_tumblr_lf4em6FMZv1qzqsmno1_500_2.png" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5591836892225869490" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-82784859947091093522011-03-03T12:40:00.000-08:002011-03-03T12:41:37.627-08:00.vagueUzun bir zaman sonra huzur doluyum. Bunun içimi dökmemle bir alakası da yok hatta. Tahminime göre biraz öncesinde gerçekleşen bir olay olabilir. Sıkıntımı atmamla rahatladığımı ve sözcüklerin dilimin ucundan kayıp gitmesine izin verdiğimi düşünüyorum. Çok doluydum, çok fazla sorum olduğunu düşünüyordum. Oysaki hiçte öyle olmadı. Ben söyledim, o bağırdı çağırdı. Hayal kırıklığını gözlerinden anlayabilirdiniz. Yapılabilecek bir şey yoktu artık. Ucu açıkta kalan sorularım da yoktu. Boşa kürek çekiyordum, dinlenmiyordum. Sinekten tek farkım aldatılmamdı. Ben rahattım en azından içim rahattı. Başta da söylediğim gibi anlatmamla alakalı değildi elbet. Ama iyiydim.<br /> <br />Söz oyunlarından hoşlanmam. Belirsizliklerim kendim içinde geçerlidir yalnızca. Ben hiç susmak istemedim. Zaten yeterince susmuştum. Sözcüklerimin yetmediği zamanlarda, susarak anlatmaya çalıştım bir çok şeyi. Pek başarılı olduğum söylenemez bu durumda. Her daim çocuktum sanki. Şimdi hangi dönemi yaşadığımdan bile emin değilim. Ruhum bütün o girdaplardan sağ salim çıkabilmiş miydi? Yaralarım ne kadar derindi? Artık bunların bir önemi yoktu. Çünkü onun hakkında iyi düşünüyordum. Uzunca zamandır yapamadığım belki de yapmak istemediğim bir şeydi bu. Saflığım konusunda tescillenebilirim sanırım. Ama kindar bir insan değilim. Hiçbir zamanda olamayacağım kanaatindeyim. İyi düşün, iyi olsun, iyi şeyler gerçekleşmeli artık. Çünkü ben gerçekten bu durumdan çok sıkılmıştım.<br /> <br />Hiç tanımadığınız bir insanın ellerinizden tutup; sen çok üzülmüşsün, artık üzme kendini gereksiz yere, demesinin üzerimde bu kadar etkisi olacağını düşünmezdim. Aslen başkasının dilinden dökülmesi miydi beni gerçekliğe döndüren ondan da emin değilim. Yalnızca ben bir bahanenin, bir yargısız infazın kurbanıydım. Bundan emindim. Artık bunları dert etmiyordum. Çünkü o haklıydı, birlikte gelecek yok derken.<br />Elinizden geleni yaptığınız zamanlarda arkanıza yaslanıp kaderinizin gerçekleşmesini, şansınızın yaver gitmesini beklersiniz. O safhaları ve sıkıntılarını boş verdim. Umutsuz vakalar, her zaman umutsuz vaka olarak kalacaklardır.<br /> <br />Gelecek, belki 6 ay sonra gelecek. Ama iyi ya da kötü sürprizlerle dolu olsa da gelecek.<br /> <br /> <br />Kollarımı açtım, onu bekliyorum.<br /> <br /> <br /> <br /> <br /><span style="font-weight:bold;">Begbie..*<br /></span><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/-eQ8D963n700/TW_8yI449qI/AAAAAAAAAF8/mtu1j5f__K8/s1600/54279cfffdb099095087f47013303bfd_k.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 299px;" src="http://2.bp.blogspot.com/-eQ8D963n700/TW_8yI449qI/AAAAAAAAAF8/mtu1j5f__K8/s400/54279cfffdb099095087f47013303bfd_k.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5579956401645090466" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-46708798266309923322011-02-14T12:50:00.000-08:002011-02-14T12:52:49.370-08:00.gloversŞubat ayının vazgeçilmezleri: iki eldiven, bir sevgili.<br /><br />Aslında ikisi içinde geçerlidir; yalnızca şubat ayına özel olmamaları. Ancak ne var ki eksikliği en çok şubatta dile gelir. Tabii sektöründe düşüncelerimiz üzerindeki etkilerini göze alırsak oldukça kaçınılmaz bir durumdur bu. Çiçekler bir yanda, çikolatalar deseniz zaten normalde de karşı konulmazlar. Yani anlayacağınız ne eldivensiz ne sevgilisiz şubatın tadı çıkmıyor. Maazallah dikenler elinize batmasın sonra!<br /><br />Sevgili dediğimiz meret; boy boy, beden beden.. Örnekleri çoğaltılabilir. Sanırım eldivenlerle olan bir benzerliği de buradan geliyor. İkisi de çeşit çeşit.. Ancak benim ilgilendiklerim parmaklı ve parmaksız olanlar. Elbette ki eldivenlerin. Gerçi henüz parmaksızların tam olarak hangi tür sevgiliye denk geldiğinden emin değilim.<br /><br />Açıkçası parmaksız eldiven taraftarı da değilim ben pek. Yok yere üşütüyor beni. Bilmiyorum aynı dertten muzdarip olanlar var mıdır ama. Tamam, mesajlaşırken büyük avantaj, hele manikürünüz de yapılmışsa oldukça güzel bir görsel şölen veriyor olabilirsiniz ama parmak uçlarınızın kızarıp bozarması iyi mi? Buldum, parmaksız eldiven = umarsız erkek/kız arkadaş. Ne kadar çaba o kadar hayal kırıklığı..<br /><br />Bir de şu var: İstediğiniz kadar kalın giyseniz de parmaksızda ters teper. Test edildi, onaylandı. Doğrusu yün ne kadar kalınlaşırsa parmaklarınızda birbirinden o kadar uzaklaşır. İşin teferruatı elbet bunlar. Bunun içinde bir örneğim var ancak kullanmanızı pek tavsiye etmiyorum. Belki de parmaksız eldiven; fazla üsteleyen erkek/kız arkadaşın sonuç olarak karşısındakini bunaltması ve karşısındakinin uzaklaştırması ile özdeşleştirilebilir. Neden azıcık var olan huzurunuzu da kaçırıp, sizi soğutan bir şeyi kullanasınız ki?<br /><br />Hani dersiniz ki ben bildiğim yoldan gideyim, halis muhlis eldivenime döneyim; hay hay efendim. Yolunuza engel değiliz; ancak şunu da belirtmeden geçmeyeyim,<br /><br /><span style="font-style:italic;">Ya her türlü hava şartları altında yalıtım sağlandığında bile üşümeye devam ediyorsa, elleriniz?</span><br /><br />O halde sevgilim varken de yokken de üşüyorsa ellerim; bana ne parmaklısı ne parmaksızı devadır bilirim.<br /><br /> <br /><br /><span style="font-weight:bold;">Begbie..*</span><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/-_oV4UCQJFCg/TVmVvmfZzEI/AAAAAAAAAF0/C8kP1G29tSg/s1600/glover1.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 258px;" src="http://3.bp.blogspot.com/-_oV4UCQJFCg/TVmVvmfZzEI/AAAAAAAAAF0/C8kP1G29tSg/s400/glover1.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5573650658866351170" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-19797405706122172722011-01-16T14:39:00.000-08:002011-01-16T14:46:33.143-08:00.rehearsal of suicide1.. 2.. 3.. 4.. 5.. 6.. <br /><br />İntiharın provasını sergiliyorum resmen. Evet, arada 7 – 8’e çıkacak diye korktuğum hapşırıklarımın sayısı aslında o baştakiler. Uzun zamandır “ keşke ” sözcüğünü kullanmıyordum sanırım ancak şimdi keşke her şey hapşırmak kadar keskin olsaydı. Ve ben birçok kez ölmek zorunda kalmasaydım.<br /><br />Bugün fark ettim ki ayaklarım yere bastığı zamanlarda oldukça realist düşünebiliyorum. Düz mantıkla bakmayın olaya hani zaten sağlama aldığın zaman diye değil de gerçekleri göz ardı etmediğim anlarda demeye çalıştığım. Muhtemelen birçok defa yaşamışızdır bu tip durumları. Yalnızca hani tam dile getirilemeyen ya da tarifi imkânsıza yakın olan ancak yaşadığınız zaman evet işte bu diyebildiğiniz durumlardır. Bok gibidir. <br /><br />Tam olarak Pollyanna değilsinizdir belki körü körüne inanmazsınız yalanlara, tüm olumsuzlukları güzel nedenlere bağlamazsınız; ama Pamuk Prenses olmaktan da kendinizi alamazsınız. Kapınızı açmamanızı söyleyenler olsa bile, siz aralamaktan ne zarar geleceğini düşünür durursunuz. Belki merak, belki duygular belki de olasılıklar.. Hep farklı olacağını kurarsınız. Peki, sizin farktan kastınız acaba karşılığını olumlu yönde mi almaktadır? Hayat kırıklıkları ne ile düzelir? Güvensizlik bir semptom mudur? Masal dünyanız nelerle sınırlıdır?<br /><br />Bunun dışında açıklığa kavuşabilecek soruların olduğunu biliyordum ya da inandığım durumlar vardı. Şimdiyse sıkıntı ne onun bile farkında değilim. Kopup giden şeyler benim parçalarım oysaki.. Üşüyorum amansızca belki de hiç olmadığı kadar.. Kayıtsızlığım kendime yalnızca.<br /><br />İyileştirilemeyen hastalıklardan daha beteri teşhis konulamayanıdır sanıyorum ki. Düşünsenize ellerinizden kayıp giden ve yitirdiğiniz bir şey var ortada, muhtemelen en değerli şeyiniz. Ve siz bırakın bir şey yapmayı henüz ne olduğunu çözebilmiş değilsiniz. Eliniz kolunuz bağlı bir şekilde izlersiniz, olayları lanet olası akışına bırakarak..<br /><br />Sonunda neler olduğunu,<br /><br />Göreniniz,<br /><br />Duyanınız,<br /><br />Bileniniz var mı?<br /><br /><span style="font-weight:bold;"><br />Begbie..*</span><br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/TTN1JPX5LrI/AAAAAAAAAFo/JFZs6rszlOI/s1600/3771405094_883de1a671_z.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 266px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/TTN1JPX5LrI/AAAAAAAAAFo/JFZs6rszlOI/s400/3771405094_883de1a671_z.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5562918766338715314" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-46217881508969639752010-12-10T11:13:00.001-08:002010-12-10T11:14:28.233-08:00.itsy bitsyBeklentiler, arzular ve umutların tam ortasında duruyor benliğim. Bende dahil olmak üzere henüz ciddiyetin farkında değil hiç kimse. Hey! Ne oluyor? Birileri kolumdan tutup, çekiştirmeyi bırakabilir mi acaba? Söylenilenler ninni gibi gelmiyor, hayır. Ancak kesin bir çözüm yolu da sunmuyor ki bana. Merhaba, ben aslında hiç büyümek istemedim.<br /><br /> <br /><br />Hayatınıza giren insanlar belli bir nedenden ötürü mü var olmaktalar? Olayların içerisinde birdenbire bulmaz ki kendini insan. Bunun bir hazırlık aşaması vardır, her ne kadar inkâr etsek de. Birkaç kişilik bir zeminden oluşabilir belki de. Bizi mutluluğa götürenlerle mutsuzluğa sürükleyenlere bunun iznini veren kimdi? Kendinden kaçmamalı insan.<br /><br /> <br /><br />Asıl merak ettiğim, insanların yapmış oldukları eylemleri etkileyen sebepler. Gerçekten, neden ben? Neden bu şekilde olmak zorundaydı? Neden bambaşka bir kimliğe bürünmenize sebep olduktan sonra böyle yarım yamalak kalmakta her şey? Neden sorularım boşlukta? Neden nedensizce yaklaşamıyorum olaylara? Ve Neden..<br /><br /> <br /><br />Evet, birçok şey gibi bölük pörçük yaşıyorum hayatı. Sorunlarını zar zor dile getirip çözüm üretemeyen biri varsa oda benimdir herhalde. En azından zor kısmı halledip, kolay kısmı gerçekleştirememekle ilgili durumla övünebilirim diye düşünüyorum. Oda olmaz değil mi? Her şey eksiksiz olsa çok çirkin olmaz mıydı? Aslında bütünüme baktığınızda görebileceğiniz şeyler bunlar. Mesela yazımlarım bile parça parça.<br /><br /><br /> <br /><br /> <br /><span style="font-weight:bold;"><br />Begbie..*</span><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/TQJ72OdARQI/AAAAAAAAAFc/EBYuRcrTp-w/s1600/l_be0ba480014848aabce9e555bd9ad6e8.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 278px; height: 400px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/TQJ72OdARQI/AAAAAAAAAFc/EBYuRcrTp-w/s400/l_be0ba480014848aabce9e555bd9ad6e8.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5549133862396773634" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-51832428251811409382010-10-20T13:31:00.000-07:002010-10-20T13:38:43.300-07:00.taedium vitaeAğaçta asılıyım. Bir sağa, bir sola. Yavaş yavaş sallanıyorum. Hamak keyfi paha biçilmez. Lades kemiğini andıran kurumuş dalcıklar dökülüyor arada üzerime. Umursamıyorum. Rüzgâr fısıldıyor kulağıma. Yapılacak çok şey var. Olanca karmaşanın içine girmeyi gözüm kesmiyor. Gökyüzüne bakmak için başımı hafifçe kaldırıyorum. Yaprakların arasında hayal meyal varlığını hissettiren güneşle karşılaşıyorum. Ah, ne çok özleyeceğim kim bilir. Tatil bu olsa gerek.<br /><br />Bahçede deniz ve kum yok. Ablam ve o yok. Kin ve yas yok. Her an yanı başında olan arkadaşlarından eser yok. Her yönüyle dert ve tasa yok. Oluşmaya uygun ortam bile yok. Bu kadar yokluk içinde huzurun olması ise bir o kadar şaşırtıcı. İnsanlar da doğayı örnek alabilse.. Keyfimize diyecek “yok” olurdu.<br /><br /> <br /><br />Mütevazı güneşimin altında ruhumu dinlendiremeyeceğim artık. Evet, döndüm. Aidiyet hissi sanırım bu şehirle arama ara sıra mesafe koyan. Kara bir delik misali içine çekiyor seni. Olanca yaşanmışlıklar bırakmıyor peşini hiçbir zaman. Bütün stresi ve sıkıntısı ile seni bekliyor kapıda. Kollarını açmış seni beklerken şehir, bir bağımlının tablosunu çiziyorsun adeta. Bir tarafın can atar halde bir tarafın halen hırçınken bünyendeki “bırak sarsın seni” temalı deli çığlıklara yeniliyorsun.<br /><br />Başlarda mutlusundur hep. Yiyip bitirmeye başlamamıştır henüz seni. Sonrasında ise yavaştan önce şehre sonra etrafındakilere, en yakınındakilere ve en sonunda kendine yabancılaşmaya başlarsın. Kısa zamanda fark etmişsindir ki ne şehirledir kavgan ne yanı başındakilerle. Dur durak bilmeyen gelgitler ister istemez yormaya başlar ruhunu. Nerede kaldı huzur? Nerdesin?<br /><br /> <br /><br />Başta insanlar olmak üzere kesin ve net olsa her şey, sorunsuz olsak ya da sorunlarımız açıklığımızda olsa. İnsanların bakışlarından anlaşılsa her şey. Seni s.kmek mi istiyor üzmek mi ya da her ikisi de. Belki de hiçbiri. Ancak o zaman bir cevap arayışında olurduk en azından. Olanca belirsizliğin arkasında ne getirdiği faili meçhul. Ama insanlar hep karmaşık yolu seçerler. Nedeni bilinmezliklerle doluyken bile.<br /><br /> <br /><br />Bilmiyorum. Aslında birçok teoriyi de bilmiyorum. Ancak böyle bir şey değil bu. Hayatı değil kendimi bilmiyorum. Gelecek yıllarda yaşanabileceklerle ilgili milyonlarca seçenek türetebilirim. Derdim hayatın beni nereye koyacağı değil. Öyle bir alternatif vardır ki ne, ne olacağım kalır ne, ne olabileceğim ne de birkaç sene sonrasında ne olduğum. Tonlarca hayat unutulabilir. Tek isteğim şehrin barındırdığı bütün dengesiz-lik-lerden kurtulmak, soyutlanmak. Gerekirse kendimden bile. Hayatla değil benim münakaşam. Bu yüzden cevabımın onda olmadığının en başından beri farkındayım. Peki, biri bana söyler mi, bilmediğim bir şeyi nasıl unutabilirim?<br /><br /> <br /><br /> <br /><br /> <br /><br /><span style="font-weight:bold;">Begbie..*</span><br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/TL9TMCS7g0I/AAAAAAAAAFU/1H2Rr9xSwII/s1600/32045_1142048608019_1731572358_261017_3999351_n.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 267px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/TL9TMCS7g0I/AAAAAAAAAFU/1H2Rr9xSwII/s400/32045_1142048608019_1731572358_261017_3999351_n.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5530230333674062658" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-1554417127498223212010-07-11T15:52:00.000-07:002010-07-11T15:57:20.127-07:00.shithingYayıldıkça yayılıyorum koltuğuma. Günümün büyük bir kısmını geçirdiğim koltuk, sanıyorum artık popomun şeklini almıştır. Cezmi’yi koymuş önüme düşünüyorum. Ne yaptım onu bu kadar üzecek diye. Melül melül bakıyor, onun o bakışları hani “tenimi deler geçer” diye bir tabir var ya aynen öyle bir etki bırakıyor yalnız biraz daha farklı bu durumdan. Sonrasında tamam diyorum bu kadarmış daha fazla büyütmek yok diyorum...<br />Tabi her şey o kadar kolay küçülmüyor hatta sabit bile kalamıyor, elden ne çare gelir ki zaten. Eğer her şey Cezmi’nin gönlünü alacak kadar kolay olabilseydi…<br /><br />Geriye dönüp bakınca tatil günlerimi büyük buhranlar içinde geçirmişim gibi görünüyor ancak yaşarken öyle değil. Hatta birkaç günle tekerrür etmese belki de hoşlanabilirsiniz de. İşin en saf haliyle bir bok yapmıyorsunuz. Yani ne kadar çok kafa çalıştırmışsan yıl içerisinde, tatilde bu boşluk büyük sıkıntı yaratıyor benim açımdan en azından. Tabi ne oluyor sonra genciz falan ya güya evde otur otur geçmiyor günler insan yüzü göresimiz geliyor. Ciddiyim ya oluyor bu yani evdeki anne insan değil sanki gerçi onu da günde max. 2 saat görürsen olacağı bu. Ahh Cezmi ah. Biliyorum mutsuzsun bu durumdan ama napalım. Bulacağız bir çaresini.<br /><br />Şimdi örneklerle konuyu derinlemesine işlemeye çalışacağım. Ne kaparsanız o kar değil yani bu bokluktan. Hatta yol yakınken okumaktan vazgeçebilirsin, bir şey vaad etmiyorum. <br /><br />Geceden başlayalım uykudan sonraki sabahı hiç göremiyoruz zaten. İstisnasız 23.00 – 24.00 gibi efenim chill-out olsun trip-hop olsun elimize ne geçerse media playerda açıyoruz. Neden media player derseniz ben şahsen kullanmayı sevmiyorum. Itunesun bokluğu. Tam boyle depresif depresif takılırken tak açılıyor trileylim bişeyler ayıptır, yazıktır, gunahtır. Nerde kaldı benim o hüznüm allasen? Itunes degil ki tek dert işte. Muhtemelen benim üşengeçliğim. Media player’a güzel bir arayüz beğensem seve seve kullanırım ama o linke tıklamak çok zor be. <br /><br />Bide bak başladı yine dırdırdır. Şimdi evin içinde umumi yerler dışında topu topu 2 oda kullanıyorum. Biri kendi odam ki yatmadan yatmaya kullandığım. Diğeri de ablamın odası bizim demirbaşın olduğu oda. Annem de sağ olsun evde başka oda, salon hede hödösü yokmuş gibi geliyor arkadaş yanıma. Sonra uyumaya başlıyor tabi benim gözler cin gibiyken. Klavyenin sesine falan uyanıyor bu bir şekilde. O anda belli oluyor zaten bir şeylerin patlak vereceği yani. Ulan git işte odana falan ne istiyorsun iki gıdımlık huzurumdan. Ki bu da nasıl bir huzursa. Her şeyin başı müzik sanırım. Bir de Cezmi.<br />Bunu da ek bilgi olarak vermişken devam edeyim – evet az önce annem yine kalktı ondan araya serpiştirdim bu durumu da, her gün yaşanan bir klasik olduğu için- . Msn denen mereti tek tük konuşmalar için kullanmaya çalışıyorum. Zaten gecenin bu saatinde de kimsenin muhabbeti sarmıyor doğrusu. Bende çareyi sözlükte (eksi) falan buluyorum. Niye falan arada Oyunus diye bir site var Scrabble’ı güzeldir tavsiye ederim. Bildiğiniz Scrabble bir farkı yok. Sabahın köründe oynarsan bok gibi gelebilir ancak bu saatlerde beynimin durmasını engelliyor sanırım. <br /><br />En nihayetinde 1-2 saatimi genelde boş boş ekrana bakarak harcamanın ardından, iyice yassılaşmış kıçımı koltuktan ayırıp, yatmaya odama gidiyorum. Yatmaya derken aldanmayın kafamı yastığa koyduğum gibi yattığıma, sakın ha. Mutlaka yatağın içerisinde bir kitap bulunur, evet komodin de olmaz neden çünkü uzak gelir koyamam öyle uzanıp. Uykum gelince olduğumdan kat be kat üşengeç olabilirim. Tabi genelde kitabın sürükleyici tarafına gelirim hep buda 04.30 – 05.00 civarında uyumam demektir. Bazen de öküz gibi uyurum hemen az da olsa. <br /><br />Sabahları kahvaltıya kalkma gibi bir lüksüm yok benim. Genellikle hafta sonları meşhur olan şu Pazar kahvaltılarında bile bir tartışma patlak verir bizim evde. Komik meselelerde dâhil tabi. Ancak hafta içi tartışma yaşanmasa bile kafa ütülemekten ileri gitmez konuşmalar. Tatillerden nefret etme sebeplerimin başında geliyor sanırım. Bende uyurum mümkün olduğu kadar uyumaya çalışırım daha doğrusu. Nedense öğlen 13.00’a doğra annem odadan hep geçer. İşe gideceği için uyandırıyor sanırım ama bilmez ki Cezmi’yle ne kadar az göz göze gelsem o kadar iyi. O da bıktı benden çünkü. <br /><br />Uykuyla ilgili büyük sıkıntılarım vardır. Mesela uyandıktan sonra tekrar uyuyamam ya da yolculuk halindeyken doğru düzgün uyuyamam ya da mesela bugün gibi 02.00de yatıp sabah 05.30da kalksam bile uyuyamam – saat su an yine gece ve 01.43 olmasına rağmen- of bunun anlaşılır bir yanı yok kurmaya uğraşamayacağım daha doğrusu. Belki yakınımda olsaydınız ıkına sıkına sokmaya çalışırdım kafanıza ama üzgünüm afyonum bugün hiç patlamadı.<br /><br />Neyse uyandıktan sonra olay basittir. Kahvaltı, öğle yemeği ve akşam yemeği saatlerinde hazırlanır. Tabi ara öğünler hiç eksik olmaz. Eee bu Cezmi nasıl büyüdü sanırsınız siz. Sonrasında yemekler ablamın odasına getirilir. Ve sabahtan akşama kadar abartısız bir 10 bölüm falan House izlerdim tatilin başlarında. O bitince flash forwarda başladım ama abartamıyorum o kadar onu. Tabi arada başkaları da var takılıyor onlar arada olayın süsü biber olarak.<br /><br />Akşamki programda bellidir tabi önceden ablam sağ olsun Boston’da bu aralar. Annemde artık illallah ettirdi beni yani İstanbul sınırları içerisindeyken bu kadar konuşmazlardı arkadaşım bıktım kelimenin tam anlamıyla. Birde ben zaten gitmeden önce hayvanlar kadar Amerika’ya gitmeyi isteyen ve gittikten sonra da bu kadar çok dönmeyi isteyen bir kişi bile görmedim sanırım. <br />Konuşurken belki de bu kadar çok muhalefet olmamın sebebi olayın altındaki nedenin açık açık söylenmesini istememdendir. Bu yüzden bu aralar ablamın üzerine gittiğim zaman “ Tamam Begüm konuşmayalım. “ denmesinden nefret ediyorum. Duyuyor musun abla? Nefret ediyorum. Çünkü kendi fikirlerimi haklı çıkaracak kadar zavallı olmanı istemiyorum. Zayıflıklarını bu senin sevgin bile olsa dosdoğru söylemeni istiyorum. Neden? Çünkü bir gün abla olduğun zaman, ben çocukça davrandığım insanlara evet aslında susuyorum ama arkasında sevgi diye bir sebep yok demek zorunda kalmamalıyım. En basitinden konuşmamalıyım. <br />Bu arada gittiğinden beri verdiğin kiloların hepsini Cezmi’ye enjekte ediyorum. Üzgün müzgün katlanıyor bu duruma. Ben de pek memnun değilim ama ne yaparsın işte. <br />Evet, Cezmi dediğimiz şahıs göbeğimden başkası değil.<br /><br /><br /><span style="font-weight:bold;">Begbie..*</span><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/TDpMG0AvBDI/AAAAAAAAAFE/f1B27HxaaBY/s1600/4c1366b584f93hhhhh.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 91px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/TDpMG0AvBDI/AAAAAAAAAFE/f1B27HxaaBY/s400/4c1366b584f93hhhhh.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5492786375456392242" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-9142685204161465312010-04-20T14:54:00.000-07:002010-04-20T14:59:14.255-07:00.problem of selective permeabilityİki şık arasında kalınan anlarda, içinden gelene mi kulak asmalısındır yoksa mantığını mı kullanmalı? Ön koşul her ne ise ona göre belli sonuçlar doğurur hayatta, <span style="font-style:italic;">seçimlerimiz</span>.<br /><br />Aslında hayatımızda pek çok, “karar anı” ,“dönüm noktası” gibi sancılı dönemler olmuştur, olur. İşte buradaki işin özü, seçici geçirgenlik sorunsalıdır ve bu durumu kendine yontabilmekten ibarettir, çoğu zaman. Doğru anda, doğru tercihler ve tabii gerçekleşebilmesi için doğru kişiler.. Hayatta karmaşıklıktan oldukça uzak durumda varlığını kabul edebildiğin birçok durum göz önündeyken, inancını sorgulaman yersizdir. Hele ki birçok insanı arkana almış, içinde bulunduğun kapsülü sağlamlaştırdığını düşünürken. Olabilecek tüm tehlikelerin bulunduğun kapsülün dışından gelebileceğini sanıyorsan yanılıyorsundur. Gözden kaçırdığın asıl sorun içeride patlamayı bekleyen bir bombadan ibaretse? Sağlamlaştırdığını düşündüğün duvarların seni ne kadar koruyabilir? Ya da başka bir açıyla dışarısı kimin umurunda?<br />Şayet bir süre sonra geriye dönüp baktığında yüzünde yitirilenlere duyulan özlem dışında ufak bir tebessüm arz etmek istediğinde endişelenmek maalesef ki, yetersiz olabiliyor çoğu zaman. Hele ki olasılıkların gerçekleşmiş olması durumunda artık kaygı modundan çıkıp, yapılacaklar listesi hazırlanmaya başlanmalıdır. Durum değerlendirilmesi yaparsın ve yine bu zamanlarda, olasılıkları hesaplamaya başlarsın..<br />Olumlu - olumsuz sonuçlarını kıyaslarsın, etki – tepki kuramlarını. Ancak işin gerçeği şudur ki; zaten var olanla başlamışsındır yola ve tercihinde kafandakiyle son bulacaktır, mantığından ayrı olarak elbette.<br />Her halükarda zaaflarımız bizleri yalnız bırakmazlar. Bu durumda normalden daha da acı verici olabilirler üstelik gerçeklikleri de göz önüne alındığında. Hele ki “o”nunla harmanlandığını düşündürdüğü sokaklarda. Ve evet, çıkmaz sokakta olduğunu geç fark ettirebilmekte zaaflarımızın boşlanmayacak yan etkilerindendir oysa..<br /><br /><br /><span style="font-weight:bold;"><br /><br />Begbie..*</span><br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/S84jUFdJSYI/AAAAAAAAAEs/CYAMfSHn_Fc/s1600/raphaelangvo1.jpg"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 277px;" src="http://2.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/S84jUFdJSYI/AAAAAAAAAEs/CYAMfSHn_Fc/s400/raphaelangvo1.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5462342226015766914" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-21560311245585819722009-12-22T15:50:00.001-08:002009-12-22T15:52:28.816-08:00.peacequestGecenin yorgunluğunun yavaşça kendisini sarmasını bekleyerek, sessizce akan birkaç damla gözyaşının arasından, “ seni sevmek istemiyorum. “ kelimeleri dökülmüştü, çatlamış dudaklarından.<br />O’da döndü. Gözlerinin içine baktı.<br />O anda duyduğu tüm beklentileri karşısındakinin anlayabilmesini, kelimelere ihtiyaç duymamayı diledi. Ancak o umursamaz bir şekilde başını çevirdi ve “ istersen gidebilirsin. “ demekle yetindi. Hiçbir anlam ifade etmeyen ses tonu o kadar düzdü ki.<br /><br />O anda tonlarca şey söyleyebilirdi kurumuş boğazına rağmen. Fakat yine kendini oynadı. Çaresizliğini belli etmeyi sevmediği gibi, kendini ifade etmeyi de beceremediğini düşünürdü. Bu yüzden yaptığı en iyi şeyi yaptı. Sustu. Paylaştıkları onca yılın hatırına sustu.<br />O’nun içi o kadar rahattı ki, yorgunluğunun verdiği rehavetin etkisiyle hemen uykuya dalmıştı. <br />Ne yazık ki onun gözünde bir damla uyku bulamazdınız o anda. Düşündükçe içleniyor, içlendikçe sessizce sızdırıyordu gözlerinden damlacıkları. Onlarca şey söylemeyi diledi. Uyandırıp ondan nefret ettiğini, asıl onun gitmesi gerektiğini, çok uzaklara gidip hiç gelmemiş gibi olmasını diledi. Hayatına hiç girmemiş gibi. Biraz önce soluk soluğa kaldığı insanın bu olmadığını, içinde bulunduğu tüm aşinalıklardan nasıl bu kadar uzak olmayı başardığını.. Bir anda değişiminin sebeplerini, nedensiz suskunluklarını, yitirdiği her şey karşısında nasıl bu kadar duyarsız kaldığını. <br /><br />Ama olmadı. Yapamadı. Ona göre tüm bunlar birer yitirilişin aynası olsa bile, göreceliliğe sözü geçmezdi. Sokaktan geçen birine göre belkide soytarılığın daniskasıydı.<br />O’da sustu. Hıçkırdı. Sustu.<br /><br />..<br /><br />Uykusunda huzur arayışındaydı.<br /><br /><br /><br /><br /><br />Begbie..*<br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://2.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SzFbbS-BGRI/AAAAAAAAAD0/mDh42BK4zzE/s1600-h/ryahz9.jpg"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 400px;" src="http://2.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SzFbbS-BGRI/AAAAAAAAAD0/mDh42BK4zzE/s400/ryahz9.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5418212351209969938" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-25019813037244141622009-12-22T15:42:00.000-08:002009-12-22T15:45:08.904-08:00.human addictionRuj sürmek için aynaya ihtiyaç duymazdı, duymamıştı. Ancak sanatına duyduğu meraktan dolayı bakmak için bir surete ihtiyaç duyardı. <br />Havanın soğukluğuna aldırmadan koşar adımlarla cadde boyunca ilerlerken aniden durdu. Geri döndü ve büfeden bir dal sigara aldı. Kesik eldivenlerinden kırmızı ojeli – tıpkı rujunun rengi gibi – titrek parmaklarıyla aldığı dalı ağzına götürdü. Ve bir kibrit çaktı. O ilk nefes, onu ilk başladığı zamana götürdü. Bağımlılığının başladığı ilk zamanlara.. Nedenine ve bunu oluşturan sebeplerine.. <br />Sırf içinden geldiği için başlamıştı kendi demesiyle. Uygun şart ve koşullarda olduğunu ki uygun ne kadar uygun bir kelimeyse. Yalnız olduğunu, arkadaşlarından ayrıldığını, kimseyi tanımadığı zamanlarda yanındakinin sadece o olduğunu vs.<br />Sırf bağımlı olmak için böyle davrandığından bahsederdi arada. Gülüp geçerdim. Tabi ki de onu mutlu ederdi ancak kendi demesiyle zarardan çok yarar olarak görür bunu asla ve asla inkâr etmezdi.<br />Ardından gülerdim, yine. Haklısın diyerek idrak etmek isterdim. <br /><br />“ Bu kadar güzel olan “şey” , nasıl bu kadar zararlı olabilir ki? “ derdi anlamazdım.<br /><br />Anlayamazdım içinde kendi benliğinin betimlemelerini biriktirdiğini. Anlayamadım uzunca bir zaman.<br />Aslında o tek günlük sigaranın, insan bağımlılığına nasıl paravan görevi gördüğünü. Anlayamadım.<br />Kendimde bir bağımlı olana kadar asla anlayamadım.<br /><br /><br /><br /><br />Begbie..*<br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SzFZnaGTIjI/AAAAAAAAADk/jg81xIowH9U/s1600-h/ksksks.png"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 384px; height: 400px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SzFZnaGTIjI/AAAAAAAAADk/jg81xIowH9U/s400/ksksks.png" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5418210360258929202" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-55775245170060777812009-09-10T17:30:00.000-07:002009-09-10T17:31:38.282-07:00.realizeYavaşça göz bebeklerimden süzülür, burnumun ucunda sona ererdi. Hayatımdaki çoğu “ şey “ gibi, gözyaşım da tekti.<br /><br />Yağmur gibi değildi, azalarak yok olmayı sevmezdi. Kendisi zaten tekti. Daha ne kadar geriye gidebilirdi ki ?<br />Deprem gibi bi’ anda yıkıp giderdi. Enkazıyla baş başa bırakırdı seni ki nefret etmeni isterdi.<br />Hatasının farkındaydı çoğu zaman. Gerçi her ne kadar hatalı olduğunu bilse de yüzsüzlükten taviz vermezdi. Kedi gibi sırnaşır, istediğini alana kadar zorlardı, tüm kapıları..<br /><br />Peki ben n’ yapardım ?<br /><br />Susardım. En büyük gafletimin beni sarmasını bekler ve susardım. Sesler, harfler hep askıda kalırdı, kafamın bi’ köşesinde. Eminim onlar da isterlerdi gırtlağıma ulaşmayı, oradan boşluğa bi’ şekilde kanat çırpmayı en azından bunun umuduyla çırpınmayı..<br />Oysa ben ne yapardım ? Tül perdeyi çeker, sıralarının geleceği ana kadar geri plana iterdim onları. Tüm umutlarını söndürür, göz göre göre yalan söylerdim, başta kendim olmak üzere.<br />Ta ki o an gelene kadar, kelimelerin uçmak isterdi ama nafile. Zaten elim gitmezdi, her şeyi tersiyle itmeye. Bırak itmeyi, ardında bıraktığı enkazına öyle bi’ sarılırdım ki sanki o kurtaracak beni, sanki tek gerçek o ! Sanki “ tek “ o !<br />Bırakıp gidemezdim.<br /><br />Ben yapamazdım. O yapardı. Çekip giderdi..<br />Ben neden yapamazdım bilemem ancak o öyle bi’ giderdi ki döndüğünde sormazdım bile. Ne önemi vardı ki ? Neredeyse nerede, kiminleyse kimle ! Ben her şeyi s.ktir eder, yoluma devam ederdim. Çünkü o bilmezdi. Aynı teni paylaştığım siluetlerde tek olmadığı gerçeğini bilmezdi.<br /><br /><br /><br /><span style="font-weight:bold;"><br />Begbie..*</span><br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SqmaWVJOdeI/AAAAAAAAACY/1IToCg6Y96o/s1600-h/4800_1017377731325_1731572358_30901_7234904_n.jpg"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SqmaWVJOdeI/AAAAAAAAACY/1IToCg6Y96o/s400/4800_1017377731325_1731572358_30901_7234904_n.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5380000938294408674" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-62358288675109106102009-09-10T17:28:00.000-07:002009-09-10T17:30:21.897-07:00.simpleBasit tek hücreli canlı kavramının sanıyorum ki en simple past'ına indirgenmiş hali: Bendim !<br /><br />Son bi' kaç haftanın vermiş olduğu durgunluk ve rehavet günümüzde " basit " tanımının hakkını veren bir diğer canlı olan ' emekli ' kavramına rahatça ayak uydurmamı sağlamıştı.<br /><br />Yatıp kalkıp tek isteğimin yeni insanlar tanımak ve kendime göre tanımlamak olduğunu ilke edinmiş gibiyim. Tabi bu imkanı sağlamanın en verimli ve basit yöntemi de üç günde beş kitap bitirmeye çalışmaktı belki de. Aslında tamamiyle bana ait olmayacak karakterleri sahiplenmek ve bu şahısların acılarını, umutlarını, aşklarını ve kardeşlerini alma, onların öykülerini (ç)alma isteğiydi. Hangi trajikomik basit tanımına girer bu oldu halen düşünme aşamasındayım..<br />İşin daha da ilginç tarafı her kitabın sonunda veya ortasında gerçekleşen bir ölüm yada devamlılık o karakterlerin hayatımda asla olmadıklarına ve olmayacaklarına dair kesin bi' kanıt da değildir.<br /><br />Basit düşünce yapısından komplex yapıya geçişteki en önemli basamaktı muhtemelen, kabul etmek. Ardından gelen sahiplenme, geliştirici yeni bir adımdı, tüm anlayış ve düşünce yapısını sabitleştirici..<br />Hiç yoktan düşünce güçleri var olan, geliştirilebilen ve oldukça sağlam olan basitlerdenim ben.<br /><span style="font-style:italic;"><br />“ Yani, amip deyip geçtiğiniz basit tek hücreliler, aslında oldukça karmaşık. Yaşamın çok ileri safhalarından biri. Yaşamın -ya da evrimin- ancak 4 milyar yıl sonra ulaşabildiği basamak. ”<br /></span><br /><br /><span style="font-weight:bold;"><br />Begbie..*</span><br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://3.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SqmaCR3O3zI/AAAAAAAAACQ/0AZlEdBR5eU/s1600-h/4806_1020715694772_1731572358_38434_5121145_n.jpg"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 250px;" src="http://3.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SqmaCR3O3zI/AAAAAAAAACQ/0AZlEdBR5eU/s400/4806_1020715694772_1731572358_38434_5121145_n.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5380000593816248114" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-68014851971728944882009-09-10T17:21:00.000-07:002009-09-10T17:28:24.083-07:00.unplugged<span style="font-style:italic;">Alelacele evden çıkmanla birlikte aklına gelir, terk edeceğin şeyler.. Yolculukları bu yüzden sevmem. Ardında bıraktığın her neyse geri döndüğün zaman nasıl bulacağın hatta orada olup olamayacağının korkusunu göze alarak yola çıkarsın.. Çoğu zaman terk etmek en az terk edilmek kadar zor gelse de, en azından bu sefer tercihlerin doğrultusundadır gerçekleşen gidişler.. Terk etmenin buram buram unutulma koktuğu gerçeği hep bi’ köşede durur. Geride kalanlar unutabilmişse de sen unutabilir misin ?..</span> [ Şekil - 1.a ]<br /><br />…<br /><br />Bi’ şeyler karalayabilmiştim, Ankara yolculuğumdan dönerken. Devamı gelmedi tabi. Bi’ yerlerde terk edilmiş diğer denemelerim gibi.<br />Uzun zamandır – ki muhtemelen bi’ kaç aylık döneme eş değer - öylesine kısır bir dönemdi ki - kendimi ifade edebildiğim sevgili kelimelerimin bile sırtını dönmeye başladıklarını hissedebiliyordum. Nedenini bile bilemediğim bi’ sebepten ötürü, yolum tıkanmış, sözcüklerim boğazımda her ne kadar birkaç hıçkırıkla halledilebilir dursa da o kadar basit ki olmuyor bazen. İçten içe o kadar mutsuz hissediyorum ki kendimi dile getiremeyecek kadar mutsuz belki de..<br />Reçetemde yazandan fazlasını uygulamıyordum oysa ki. Önceki denemelerimle aynı ilaçlar.. Yeteri kadar drama ve hikayeler.. Genelde bi’ kaç yazardan ödünç aldığım şahıslar, olaylar ve kendi çaplarındaki döngüleri kimi deyişle örgüleri. Kimilerinde bi’ bakmışım başrolde ben oluyorum. Perde kapanıp, ışıklar yandığında salon bomboş, dramımla baş başa bırakmışlar beni. Ben memnun, onlar memnun. Hele bi’ de giderken yanlarına almasalar cümlelerimi..<br />Buna oranla kendimi bi’ balondan farklı hissedemiyorum şu sıralar. Ne kadar havada kalmışsam bi’ o kadar donuk ve kendi ifadelerimden korkar olmuştum. Oysaki tamamlayamadığım tüm denemelerime ( bkz: Şekil – 1.a ) başlarken olduğu gibi balon olmaktan çıkıp sitemkâr davranmak istemiştim. Sadece sitemkar değil aslında ne hissettiğimi ya da daha farklı bi’ objektiften neler hissettirdiklerini anlatabilmek istedim, O’na, buna, herkese..<br />Pek mümkün olmamakla beraber yine yazıktır ki bir iç hesaplama yazısından başka bi’şey ifade etmedi.<br /><br />...<br /><br />Son.<br /><br /><br /><span style="font-weight:bold;"><br />Begbie..*</span><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SqmZit3LoJI/AAAAAAAAACA/-MQ6Ag-2_rU/s1600-h/6133_1025748780596_1731572358_49318_7397475_n.jpg"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SqmZit3LoJI/AAAAAAAAACA/-MQ6Ag-2_rU/s400/6133_1025748780596_1731572358_49318_7397475_n.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5380000051576414354" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-15565538499664862382009-06-30T14:46:00.000-07:002009-12-22T15:49:22.994-08:00.renk renk balonlarBirer balon misali avuçlarımızın arasındadır, hayallerimiz..<br />Balonları betimlemek, hayallerimizin sıfatlarını belirlememiz gibi son derece basit bir işlemdir..<br />İyi – kötü, irili – ufaklı bazense renk renk..<br />Domino taşları gibidir çoğu zaman, hayallerimiz. Yoktan var edilen, belki de birbirine bağlı olan bi’ çok hayalimiz, ufacık sebeplerden ötürü yerle bir edilebilmektedir..<br /><br />…<br /><br />Gidişlere alışmak kolay olmaz, yitirişlerdeki gibi..<br />Hele ki bi’ şeylerin dayatması sonucu ortaya çıkan bir terk edişse bu, insanı daha da bi’ duygusallığa iter çoğu zaman. Kısa da olsa, uzun da olsa işinden, evinden, ailenden ve dostlarından kopmak.. Yerine gelebilecek terk edişler bunlar aslında..<br />Zaten önemli olan da kalanların terk etmemesi değil midir ? Sanırım en zor olanı da bu.<br />Neden ben ? sorusu vardır bi’ de..<br /><br />“ Neydi bizi ayıran ?<br />Gördüklerimiz mi ? “<br />..<br /><br />Benimse bi’ çok soru mevcuttu zihnimin köhne köşelerinde.. Bu durumda ve anda fiilen soramadığım, sorma cesaretini bulamadığım türdeki sorular.. Açığa çıkmamalarının belki de en önemli sebebi cevapların kaynaklarına henüz tutunamadan, yitirdiğimdir..<br /><br />Sense sadece düşün, bu durumun gelip – geçiciliği hakkında.. Suçlu arayacak olursan eğer, yaşamış olduğun üzüntünün zamansızlığına lanet et yalnızca.. Hayatı aynen göründüğü gibi yaşa, terk edişlere aldırmadan..<br />Tüm gidişler sona erdiğinde ise, yeniden dönüş yap hayallerine, avuçlarını açmamak üzere en büyük sözü kendine vermiş, rengarenk balonları olan küçük bi’ çocuk edasıyla.. Sımsıkı tutun hayallerine ve asla bırakma..<br /><br /><br /><br />Begbie..*<br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://4.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SzFa5mrO_8I/AAAAAAAAADs/7-KZTPFFVD4/s1600-h/4806_1020715214760_1731572358_38433_3563646_n.jpg"><img style="cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 300px;" src="http://4.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SzFa5mrO_8I/AAAAAAAAADs/7-KZTPFFVD4/s400/4806_1020715214760_1731572358_38433_3563646_n.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5418211772384346050" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-60114643187378164712009-02-17T04:38:00.000-08:002009-02-17T04:43:03.221-08:00.obsession, possession & monomania<span style="font-style:italic;"><br />Saplantılar, çoğu zaman aşamadığımız duvarlardan ibaret, büyük bi’ zayıflık meselesi haline gelmiştir.. Bi’ çok sorunumuzu takıntılarımızla sınırlandırabiliriz.. Üstesinden gelmek mümkündür elbette, ufak-tefek uğraşmaya değer bulmadıklarımızın tabi ki..<br /><br />Bense bi’ çok saplantılı durumu aşıp, drama neredeyse orada kendini bulan zayıflık göstergesiyim. Ben Jack’in saplantılı tercihleriyim belki de. Çoğu konuda kendimi suçlu hissetsem de, tek tüktür pişmanlıklarım.. Zaten bi’ aşamadan sonra fazla iplememeye başlıyorum tercihlerimi. Eminim, sende benim o aptal parçalarımdan biri olmak istememişsindir. Sıkça kullanılan “ takılma “ hedesini cebinde taşıyanlardandın sende.<br />İşte bunun farkında olup ta, halen bi’ şeyleri sürdürmeye devam eden ben, saplantılı ben.<br />İşin nevrotik kısmına sürükleyen bi’ ben..<br />Tabi böyle olunca, yapılan bi’ çok or*spu çocukluğuna rağmen, sorunlu taraf ben oluyorum sanırım. Fahişe düşüncelerimi satışa çıkarsam, pek de sorunlu olmam değil mi ama?<br />Eminim ki, saplantı olmaktan çıkacak bu durum yakın zamanda.<br /><br />Benim saplantılarımsa, çoğunlukla eskiye takılıp kalmamdan olsa gerek.. Aşamadığım sorunlar bundan ibarettir belki de..<br />“Hiç” e karşı olan saplantılarımı hatırlayıp, şuan ki zayıflığımı yenebilirim.. Zamanla bu büyüklüğü kendimde bulabilirim..<br />Aynı zayıflığı yaşatacak insanların hayatıma girebilme olasılığı her ne kadar belli olmasa da, körü körüne bağlanmak riski de arada - sırada mutlulaştırıyor beni. Büyük bi’ haz alıyorum, en sonunda bütün bunları belirleyebilecek olmaktan ötürü vs.<br /><br /><br />Hayatıma girmiş olan tüm anlamsızlıklara ithafen bi’ şeyler yazmak benim için zor olsa da, hiç’likten sonuç çıkarmak daha kolay olduğu aşikar..</span><br /><br /><br /><span style="font-weight:bold;"><br />Begbie..* </span><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SZqwyOtQQxI/AAAAAAAAABg/QldCpmz_iRc/s1600-h/n1135434000_30159929_801.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 400px; height: 99px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SZqwyOtQQxI/AAAAAAAAABg/QldCpmz_iRc/s400/n1135434000_30159929_801.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5303745888170033938" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-7296942352794265573.post-8641692575357372882009-02-09T08:07:00.000-08:002009-02-09T08:11:35.279-08:00Hiç'in Anısına.<span style="font-style:italic;">'08 - '09 Sendromundan Kalan..</span><br /><br />Ne kadar isteseniz de kızamadığınız insanlar vardır etrafta. Hayatınızın hemen hemen her döneminde karşınıza çıkabilecek tiplerdir bunlar. Yaşamınıza girdikleri dönemde kendinizi allak bullak hissedersiniz, bi’ anda yıkıp yok ederler her şeyi. Siz bi’ savunma mekanizması oluşturmaya kalmadan, onlar çoktan gitmişlerdir. Hayatınıza ne kadar kısa sürede girmişlerse, o kadar kısa zamanda da çıkmasını bilirler. Onlar bu işin erbabı değildir elbette ancak tercihleri bu yönde olmuştur, genellikle de böyle olur zaten. Her ne kadar kendinize hak verseniz de, onları es geçip, nefretle bakamazsınız bir türlü. Bu bir tür acıma veya duygusallık meselesi olmaktan çıkmış, duygudaşlık olgusuna dönmüştür. Empati kurduğunuz andan itibaren, dönem dönem aynı duyguları paylaştığınızı, hayatınıza girmiş olan insanlara ne kadar da donuk davrandığınızı anlarsınız. Belki sizler onlar kadar acımasız değilsinizdir. Tek taraflı bir üzüntü yaşamamıştır karşınızdaki insan, bu ikilemde. Ancak onlara göre aranızdaki tek olay istek ve karşılıktan ibarettir. Sonuç, daha zayıf olan daha güçlü olanın istekleri sonucu ortaya çıkan yıkıcı darbelerine maruz kalmıştır. Karşı tarafın üzüntüsünün hiçbir anlamı yoktur belki de onlar için. Duyguların ne kadar yoğun yaşandığının da. İşte tam da bu anda zaman kavramı devreye girer. Siz neyin, nasıl unutulduğunun farkına varmadan, geleceğinizi yaşarsınız. Belki de hayatınızın en güzel dönemlerini, en zor atlattığınız zamanlarda geçirirsiniz. Geriye baktığınızda sadece, bir hiç uğruna koca bir sayfayı boca ettiğinizi görürsünüz.<br /><br /><br /><br /><span style="font-style:italic;">P.S: Herhangi bi’ dejavu durumunda ise, merak etmeyin.. Hiç’lerden nefret etmenizi sağlayacak fırsatları beraberinde getirir, hayat.. </span><br /><br /><span style="font-weight:bold;"><br /> Begbie. </span><br /><br /><br /><a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://1.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SZBVljyk7gI/AAAAAAAAABQ/2MsP16ROBqY/s1600-h/DSC_4603.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 320px; height: 214px;" src="http://1.bp.blogspot.com/_NWTxFC6P6fU/SZBVljyk7gI/AAAAAAAAABQ/2MsP16ROBqY/s320/DSC_4603.jpg" border="0" alt=""id="BLOGGER_PHOTO_ID_5300830865165970946" /></a>Begbiehttp://www.blogger.com/profile/05067298351747910962noreply@blogger.com0