19 Nisan 2011 Salı

.so, what's next

Yalnızca somut zıtlıklarda karşılaşılmaz, ikilemlerle.
Tek bir nedende bile bulabilirsin çoğu zaman karmaşık ruh halini.
Hatta büyük olasılıkla tek bir şıkka indirmek de bu seçenekte daha zor gelir. Elinde kalacak olan büyük bir hiç ya da var olandır çünkü. Hoş değil hem de hiç hoş değil.


İnsanlar ve belirsizlikleri, ayrılmaz ikililerin başında gelmekte. Ne kadar ufak ya da büyük olsalar da değişmeyen tavırlar vardır. Bu da onlardan biri. Denge, mükemmelliğin kefili. Tutarsızlık tam bir karmaşa. Aman almayayım. Borçlu kalmaya razıyım, karışıklığa mahal yok.


Çok fazla yarım kalıyoruz, yarıda kalıyoruz. Sonunu merak ettiğimiz ancak tamamlamaktan usandığımız deli olaylar var. Bazen çabalarımızın anlamsızlığını sindirip yine de devam ettiğimiz bazen de üzerimizdeki rehavet sonucunda parmağımızı bile oynatmadığımız oldukça çok mesele var, çoğunlukla yarım kalan..


Yırtılması kolay, kesiği can yakar kâğıtların. İstemediği halde insanlar, hikâyeler çoğu zaman duygular tarafından tecavüze mahkûmdur. İzler kalır karşılıklı. Belli bir forma sokmaya çalışsanız da nafile. Düşünceler havada asılı kalamaz artık. İmgeler karmaşık. Cümleler kısa. Benim ağzımdan çıkmadı hiçbir zaman. Kelimelerim kalemimin ucunda saklı. Henüz yaşamadıklarımız. Çoğunlukla yalnızlıklarımız. Ondan çok şey öğrendim ama sözcükler her daim derinlerdeydi. Ben hep savruldum.
Sokrat’ın maiotik yönteminden daha iyi ne anlatabilir ki?
Benimkiler 44 + XXX kimlikli. Dibine kadar dişiliğe boğulmuş harflerim, kalıbı bozuk yalnızca..


Yalın-ız. Ne kadar inandırıcı? Basit, sade, gerçek, uzak, sen. Aklıma yoksunluk takılır. Bunların her biri bir çemberin noktalarını oluşturmakla hükümlüdür; ancak sorun merkezinin bulunamaması. Çözüm yolu yok gerçi dert değil. Neyimiz sonuçlanmış? Neyimiz tam ki?


Umursamazlık; başarısızlığında sandığımızdan çok daha fazla bizi incitebilecek tek şey belki de. Yolunda gitmeyen durumlar ortaya çıktığında başvurabileceğimiz bir çıkış yolu çoğu zaman. Hislerimizden kopup giden insanlığımız..

Sabır uzun zamandır bir erdem ifadesi değil; sizi kandırmışlar bunca sene. Bir iş ne kadar çabuk sonuca bağlanırsa – iyi ya da kötü – o kadar hayatına kolay devam etmene yardımcıdır. Aceleci davranmak değil benim derdim. Yalınlık ve ardında getirdikleri mühim olan.



Peki, sırada ne var?




Begbie..*

4 Nisan 2011 Pazartesi

.i read a man that changed my life

Küllerinden doğan bir kuş, Anka. Biraz ben; belki biraz da sen.

Yıkıntılar arasında kendimi bulmaya çalışırdım, bu sefer olmadı. Sadece ben değildim, bu enkazı paylaşan. Hayaller, umutlar çok uzak şimdi. Yerine bir yorgunluk edası almış, bırakmıyor yakamı. Yaşlandım diyorum. Henüz 17 yaşındayım ama ruhum çıktı, gitti bedenimden. Nereye ise, kim bilir? Ben onun gibi olamıyorum. Sonunu göremediğim yerlere başımı alıp gidemiyorum. Ancak hep var içimde bu terk etme arzusu. Çok yakında, simasını ilk kez gördüğüm biriyle aramda ufak bir konuşma geçecek, elime huzura çeyrek kala biletlerinden bir çift verecek. Benimkisi kesildiği an diğeri yok olup gidecek. Belki de bir başıma adını bile bilmediğim bir yeri mesken edineceğim. Geride bıraktıklarıma arkamı dönüp bakar mıyım? Kim bilir.. Sen bakmamıştın.

Şimdilik bunlar yalnızca birer ütopya

Yeniden hayata bağlanmayı çok düşündüm. Çevreme yabancılaşmasaydım belki başarabilirdim. Dostlarım (!) bile benden yana değil ki. Elim kolum bağlanmış. Kendinizi bir yere ait hissetmediğiniz zamanlar vardır hani. Bu sefer buhranımı da adlandıramaz oldum. Sürekli aynı ortamdan, aynı muhabbetlerden bir tek ben mi bıkmışım yani. Hala nefes almamı istiyorsanız; boş sohbetlerinizi kendinize saklasanız ya.

Yapmanız gerekeni hatırlatayım: Kendinizi tekrarlamaktan vazgeçin! Yeni hiçbir şey yok.


Siz kaçmadığınız sürece peşinizi bırakmayan huzursuzluk güdüsü, insan ilişkilerinizi etkilemeye de başladıysa hele büyük sıkıntı. Birden bambaşka çekilmez bir insan olabiliyorsunuz. Aslında altında yatan sebep yabancılaşmanız ise bu kendinize mi yoksa çevrenize karşı mı? Ya da her ikisi de mi? Bunun nedeni o mu yoksa ardında bıraktığı izler mi?

Alice: Where is this love? I can't see it, I can't touch it. I can't feel it. I can hear it. I can hear some words, but I can't do anything with your easy words. “



Bütün cevapsız sorularımı sana mal edebilirdim. Tüm güvensizliklerimi sana bağlayabilirdim. Bunları yapsaydım belki büyümeden kalabilirdim. Ancak isteğim bu yönde değildi.

Yalnızca bazı sorunlarımın cevabı olabilirdin. Onda da açıklamadan ziyade bırakıp gitmenin daha kolay olduğu aşikârdı.

Bazı şeyler havadaki toz zerrecikleri kadar önemsiz olabilir. Bilmeni isterdim kader çoğu zaman hoşlandığımız şeyleri karşımıza çıkarmaz. Mesela senin arkadaşınla beni karşılaştırmadığı gibi..





Begbie..*