14 Aralık 2011 Çarşamba

.rubik's cube

İnsanın kendi kritiğini yapmaya çalışması gerçekten büyük sıkıntı. Ne kadar tanımını becerebilse bile sonuç çözüm üretmeye geldiğinde veya uygulamaya çalışmaya yapılması çok elverişli durmuyor, bu da sırf kendi bencilliğimizden. Kararsızlık bir yere kadar denilen zamanlarda bile susmak neyi gösterir? Tepkisiz kalmak istemezken hem de..


Hani bırakıp da gidemediğiniz anlar olur. Bir şeyler yapmanız gereken, bunu düşündüren, sizi buna iten. İşte bu zamanlarda bile, halen donuk kalabiliyorsanız gerçekten yaşadığınızı sorgulamalı mısınız? Hisleriniz, uzun zaman önce terk etmiş midir sizi? Sorular kafanızı kurcalarken, bunca boş bakışlar niyedir?..


Konuşmanın bir yerinde; kendi doğanın nasıl olduğunu açıklamaktan bıktığında, anlamlar yüklemenin anlamana yardımcı olmadığını karşındakine anlatmaya çalışmanın eline bir şey geçirmeyeceği gerçeğini nasıl daha açık bir şekilde ifade edebilirsin ki? Durumlar hep aynı, yalnızca izah etmeye çalıştığın kişiler farklılık gösterirken olayın ironik yönünü mü düşünmelisin; yoksa işin içinden nasıl çıkacağını mı? Er ya da geç yanından kaçacakları gerçeği her ne kadar moral bozucu olsa da kimse Rubik Küpü misali birisini çözmeye uğraşmadı, uğraşmaz.


Sosyal ilişkilerinde bu kadar zıtlığı barındıran bir kişiyi daha bulabileceğimi sanmıyorum. İşin kötü tarafı ne yapılabileceği hakkında bir fikir de yürütemiyorum. Bunun birilerinden kalan bir lanet olduğuna inanmak gerçekten acizlik midir? Bir şeyler artık aleni bir şekilde ortadayken neydi benim suskunluklarım? Sorumluluklardan kaçmak mıydı, “o”ndan kaçmak mıydı?.. Yoksa kaçanın ben olmadığım gerçeği miydi? Gerçekler bu kadar değişken bir haldeyken, kendi doğrularımızın ve yargılarımızın ne gibi bir önemi olabilirdi ki? Yalnızca bu kadar komplex biri olmamayı dilerdim. Hüzünlerimi bile sınıflandıramaz oldum..


Kırılganlıktı sanırım tek derdim. Ne karşımdakileri üzmek, ne huzurunu kaçırmak ya da güvenini yıkmak.. Bazı şeylere karşı sırt çevirmek değildi benimki, altında yatan sebebi anlamadan kaçmak olarak nitelendirilmemeliydi. Kendini düşünmek bu olmamalıydı çünkü kararsızlıklarımın başlıca sebebi; kimsenin incinmesini istememekti, benim gibi.





Begbie..*